Bu Blogda Ara

9 Haziran 2015 Salı

DUBROVNİK GEZİ REHBERİ

KALE İÇİNDE BEMBEYAZ ROMANTİK BİR ŞEHİR

Dubrovnik Adriyatik boyu uzanan Hırvat sahillerinin en özeli, en güzeli, doğal olarak en turistik noktası. 2013 yılında Hırvatistan’ın Avrupa Birliği’ne girmesi öncesi özellikle vizesiz oluşu nedeniyle Dubrovnik, Türk turistlerin uğrak yeriydi ve Türklere birinci sınıf turist muamelesi yapılan ender Avrupa kentlerindedi. Artık vize ile giriyor olsak da hâlâ görülmesi gereken öncelikli destinasyonlardan birisi bu güzel, şirin sahil kenti.
Dubrovnik’e giden arkadaşlarımız, geleneksel abartmalar ve yalanlar gibi bu şehrin ne güzelliğini, ne tarihi boyutunu ne de olağan dışı mimarisini anlatıyorlardı.Varsa yoksa gece hayatı ve sahil keyfi ile sınırlı biliyorduk burayı Balkan turunda gidip görene kadar. Kent, klasik Adriyatik şehirleri gibi bir savunma kalesinden ibaret aslında, ancak o kadar sağlam korunmuş ki UNESCO Kültür Mirasları Listesi‘ne girmekle kalmamış her yıl yüz binlerce turisti çekerek bir turizm cenneti olmuş. Şehre girer girmez zeminden tavana, binaların duvarlarından çatılarına kadar beyaz, serin ve estetik değeri çok yüksek bir taş cenneti sizi karşılıyor. Nispeten geniş bir sokağın etrafındaki daracık sokaklar paralel bulvarlara bağlıyor bu kale kenti ve ana yola sadık kalırsanız kendinizi limanda buluyorsunuz. Koyun coğrafi özellikleri nedeniyle durgunlaşan suda, çok minik kıpırtılar yakamozla ya da ay yüzünü gizleyen bir sevdalıysa, şehrin lambalarıyla dans ederek müthiş bir romantizm sunuyor.

DUBROVNİK’TE GÖRÜLECEK YERLER

Şehir 4 bölgeden oluşuyor. Hepimizin taşlar içindeki bildiği kısım Stari Grad. (Old city kısmı da diyebiliriz) Zamanımızın çoğunu burada geçireceğiz. Otellerin yığıldığı bölgeler Lapad ve Babin Kuk. Şehrin liman kısmı daGruz ismiyle anılan bölge.
Stari Grad kısmına şehrin kapılarından (ana kapının adı Pile) girdikten sonra ayrılacak 2-3 saatlik zaman her şeyi görmek için yeterli. Ancak şehrin ruhu, sizi üzerinde yuvarlanmaya davet eden taş sokakları, liman kısmında yenilecek enfes deniz mahsullerinden oluşan bir öğün işin içine eklendiğine o iki üç saatlik ihtiyaç 2 güne çıkabilir. Stradun Caddesi büyük ana cadde. Etrafında da tüm şehir dar sokaklarla plansızca koşuşturmamızı bekliyor. Başarabilirseniz kaybolun diyeceğiz de üç paralel caddenin toplam alanında herhalde bir köşeden seslensek diğer köşeden arkadaşımız duyar bizi… Bir süre sonra Dubrovnik’te sadece oturup kenti dinlemek isteyebilirsiniz, bunun için zaman ayırın ve Adriyatik’in sevimli esintisinde tarihi şehrin tınısını dinleyin.
Sponza Sarayı: Dubrovnik’in en haşmetli yapısı Gotik Rönesans mimarisinin önemli eserlerindenmiş. Taş şehre uyumuyla biz ziyaretçilere görsel bir zevk veren bina aynı zamanda konser ve sergilere de ev sahipliği yapıyor.
Franciscan Manastırı ve Tarihi Eczane: 14.yy’dan kalma Barok mimari Manastır, dehlizleri, kilisesi, müzesi ve 1317 yılından beri hizmet veren eczanesiyle şehrin bulunmaz dokusunun tam ortasında.
Lovrijenac Kalesi ve Şehir Surları: Hem üzerinde yürümek hem de yukarıdan bu tablo gibi şehri ve Adriyatik’i görmek için 2 kilometrelik bir parkur sunuyor size. Geze geze kaleye ve liman bölgesine de ulaşırsınız. Mutlaka bu yürüyüşü yapın.
War Photo Ltd; Savaş Fotoğrafları Sergi Merkezi: Sabit bir sergi olarak tarihin en acı fotoğraflarına ev sahipliği yapan müze bize denk gelmedi ama geçici organizasyonlara da ev sahipliği yapıyormuş. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Ayrıca; Onofrio’nun Çeşmeleri, eski şehrin hemen devamındaki Dubrovnik Limanı, Aziz Ignatius Cizvit Kilisesi, merkeze en yakın koy olan Lapad Koyu, Roland’ın Sütunu ve Çan Kulesi ve iki kez yıkılan üçüncü hali ayakta kalmış Rektörler Sarayı da Dubrovnik’te görülmesi gereken yerler listesinde.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder